Küresel ısınmadan genelde depresif bir şekilde bahsediyoruz. Her yeni doğa faciası, her yeni bilimsel araştırma, mevsimlerdeki, su oranlarındaki her dengesizlik bizi biraz daha endişelendiyor. Bu hafta izlediğim Kiss The Ground belgeseli ise küresel ısınmanın durum analizini çok etkili bir şekilde yapmakla kalmayıp, etkili bir çözümün varlığına dair umut ve inancımı da inanılmaz bir şekilde arttırdı.
Belgesel, dünyamızın sağlığı ile bizim sağlığımızın çok yakın bir ilişkide olduğundan ve aslında bizim için iyi olan şeylerin (organik besinler, permakültür, doğaya yakın olma, doğanın içindeki dengeleri aynalama) dünyamız için de iyi olduğunu söylüyor. Ve küresel ısınmanın durdurulmasının tek gerçek çözümünün toprağa yapacağımız yatırım olduğunu öne koyuyor.
Polonyalı Musevi kimyacı Fritz Haber'in tarımda ürünlere daha fazla nitrojen sağlamak ve verimi arttırmak için icat ettiği kimyasal işlem, İkinci Dünya Savaşı'nda konsantrasyon kamplarındaki tutsakların öldürülmesi için kullanılan zehirli gazın icadına da ön ayak olmuş. İkinci Dünya Savaşı sona erdikten sonra ise, Dow Kimya yoksulluk çeken bütün ülkelere tarımdan aldıkları verimi attırmak için torba torba bu kimyasal tarım ilacını satmış. Bir parça toprağa her yıl art arda tek tip ürünün ekildiği, bir dolu kimyasal ilacın kullanıldığı, toprağın sürekli sürülerek yoksullaştırıldığı endüstriyel tarım bu şekilde ortaya çıkmış. Fakat sürekli ilaçlanan ve sürülen toprağın içindeki karbon uçup gittiğinden, toprağın veriminin gittikçe azaldığı, ve dolayısıyla gittikçe daha çok kimyasalın kullanıldığı, ve atmosferdeki karbon oranının da kontrol edilemez bir şekilde arttığı bu kısır döngü ortaya çıkmış. Savaşta ilk defa kullanılan öldürücü gazlarla, dünyayı ve doğayı öldürmek için kullandığımız bu zehirli maddeler arasındaki tarihsel ilişki beni çok etkiledi.
Son yıllarda yapılan araştırmalarda ise atmosferdeki karbonun atmosferden geri alınıp saklanmasının en etkili yönteminin, dengeli tarım, hayvancılık ve toprak olduğu bulunmuş. Birçok kişi plastik pipet kullanmamak, elektrikli araba almak gibi küçük hareketlerle küresel ısınmayı durdurmaya çalışsa da, bu çözümlerin yeterli olmadığı, ve tek gerçek çözümün drawdown, yani havadaki karbonun, sağlıklı çimen ve bitki yetiştirilmesi, hayvancılık, ve toprağın sağlık ve veriminin arttırılması ile toprağın içinde yeniden saklanması olduğu bir süredir biliniyormuş. (Drawdown çözümünü anlatan Paul Hawken'ın kitabını da çok merak ettim.)
Belgeseldeki en çarpıcı detay ise şuydu: "Eğer 20-30 yaşında biriyseniz, küresel ısınmanın tamamen durdurulduğunu ve dünyanın eski dengesine döndüğünü görmek sizin hayatınızda mümkün olacak." Yani küresel ısınmanın her ülkenin her sene atacağı gayet ulaşılabilir adımlarla 20-30 sene içerisinde tamamen durdurulabileceği gayet net.
Bizim de hem oy veren vatandaşlar hem de yemek yiyen, yemek satın alan bireyler olarak yapabileceklerimiz çok fazla. Belgeselde buna dair de birçok uygulanabilir fikir bulacaksınız.
Siz de hemen beklemeden bu belgesele bir göz atın derim. :) ~z
