Bir tek ben mi böyle hissediyorum bilmiyorum ama bütün gün evde oturmama rağmen sürekli bir yorgunluk hissiyatı var üstümde. Oturmak derken ama boş oturmaktan bahsetmiyorum. Zira karantinanın başında “napıcaz şimdi, sosyal hayatımız sıfıra indi, seyahatlerimiz/tatillerimiz iptal oldu, çok boş vaktimiz olacak, kendimizi nasıl oyalayacağız” diye düşünürken bir anda kendimizi eve kapanmadan öncesine göre daha yoğun bulduk.

Özellikle yoğun internet kullanan kesimden biri olarak ben etrafımdaki canlı yayınlar, workshoplar, dersler, yeni film, dizi, tiyatro, konser yayınları, arkadaşlarla internet üzerinden ‘happy hour’lar, kahve sohbetleri vs. derken yetişemiyorum. Ama yetişmeye çalışırken yetişemiyorum. Yoruldum bir yani. Hani tatilden dönüşte bir yorgun olur ya insan, ve o tatil yorgunluğunu atmak için bir tatile daha ihtiyacı olur ya, aynen öyle hissediyorum. Bu karantina yorgunluğunu atmak için birkaç gün eve kapanıp kafamı dinlemek istiyorum. Bu ironi varan 1!
Bir de herkes evdeyken, kimse birbiriyle görüşemiyorken, bütün mekanlar kapalı, fiziksel konserler, aktiviteler iptal iken nasıl olur da insan ‘Fear of Missing Out’ yaşar? Bu da ironi varan 2. Nasıl olduysa eve kapandığımız bu dönemde boş oturmak yeni ‘günah’ oldu. İnternet sayesinde her şeye kesintisiz ve ücretsiz erişimin varken ne yüzle boş boş oturursun! Bu hafta mesela Andrea Bocelli’nin canlı yayınını kaçırdım ve kaçırdığım için çok büyük bir ayıp işlemiş gibi hissediyorum.
Üstüne üstlük sürekli bir verimli olma baskısı var etrafta. Geçen bir yazıda okudum: Isaac Newton veba salgını sırasında şehir dışındaki evine çekilip yerçekimini keşfetmiş, ileri seviyede hesaplamalar yapabilmek için kalkülüsü bulmuş ve türlü türlü şeyler… Haydi bakalım… İster istemez kafamda düşünceler başlıyor: Ben ne yaptım? Nobel ödülü alacak makalemi yazabildim mi bare!? Valla yoruldum… ~n