top of page

Pandemide Yok Olan Arkadaşlık Kategorileri

Dün bir aile üyemizin yeni evindeki tadilat ve taşınmasına yardımcı olmak için Lyon'a geldik. Akşam saat 6'dan sonra sokağa çıkma yasağı olduğu için bir otelde kaldık. Otele adım atar atmaz bir nostalji sardı beni. Zaten bu aralar sürekli eski seyahat anılarım aklımda. “Yaa orası ne güzeldi, değil mi?” “Hani o yemek yediğimiz restoranı hatırlıyor musun?” Evde oturmaktan ve günde 12 saat ekranlara bakmaktan o kadar yoruldum ve sıkıldım ki, kendimi sokaklara, şehirlere, yeni yerlere atasım var sürekli. Kendimi bir fare gibi hissediyorum, bir köşeden diğer kuytuya, sürekli duvarlar arasında bir hayat. Bu sabah uyandık, kahvaltıyı odamızda etmek zorundayız tabii ki. Beni bir üzüntü daha sardı. Yahu ben nedense sabah uyanıp giyinip, oteldeki kahvaltıya “gitmekten” hoşlanıyormuşum… Tabağımı alıp, tanımadığım insanların oturduğu o salonun bir köşesine oturmak, kahvemi yudumlamak, ve bir yarım bilemedin bir saatlik bir süre için kendimi o ortamın bir parçası hissetmek…


Biliminsanlarının “zayıf bağlar” adını verdiği bir konsept var. Eskiden beri çok severim bu konsepti. Arkadaşım Jessica birkaç gün önce bu makaleyi gönderdiğinden beri yine bu konsept üzerine düşünüyorum.


Aile ve arkadaş deyince hepimizin aklına az çok aynı kişiler geliyor: o çok yakın olduğumuz, bizi çok iyi tanıyan, en sık görüştüğümüz kişiler. Bunlar “güçlü bağlar"ımız. Pandeminin başından beri aslında bu güçlü bağlarımızın içine daha da çok düştük, çünkü bu çok değer verdiğimiz kişilerin iyi olduğunu bilmek ve onların da bizim iyi olduğumuzu bilmesini istiyoruz. Fakat bir de "arkadaş” veya “aile” olmadığımız halde, arkadaşça yaklaştığımız, sıcak hissettiğimiz, daha az tanıdığımız ama görmekten memnun olduğumuz veya sık sık karşılaştığımız kişiler var. Mesela komşularımız, sokakta sürekli çığlık atarak oynayan o küçük çocuk, uzun süredir konuşmadığımız eski iş arkadaşlarımız, dört ayda bir saçımızı kesen kuaförümüz, köşe başındaki kafedeki o kibar garson, ya da binamızın asansöründe karşılaştığımız ve aslında ismen bile tanımadığımız kişiler.


Zayıf bağlarımız bazen de bize düpedüz yabancı olan kişiler, yani bir festival alanındaki o tatlı kalabalık, ya da bir sabah otel kahvaltısına indiğimizde etrafımızda oturan o yabancılar gibi. Biz çok dikkat etmesek, aslında tüm bu zayıf bağlar bizi “bir şeyin parçası” hissettiren, bizi ait hissettiren, insan olduğumuzu hissettiren ve iyi olduğumuzu hissettiren bağlar. Biliminsanları zayıf bağların sağlığımız için en az güçlü bağlarımız kadar önemli olduğunu düşünüyor üstelik. Ve bazen zayıf bağımız olan kişilerle konuşmanın güçlü bağımız olan kişilerle konuşmaktan daha hafif veya kolay olduğunu öne sürüyor. Zayıf bağları aktif tutmak pandemi boyunca çok zorlaştı (ve hatta belki imkansızlaştı) tabii ki, ve birçoğumuz bunun etkisini hissediyor olabiliriz.


Yine aynı makalede yazdığına göre zayıf bağların iş eksenindeki etkisini de araştırmışlar, ve zayıf bağlar olmadan yeni işe girenlerin veya daha başlangıç seviye pozisyonlardaki çalışanların güven kazanıp kendini kanıtlamasının ya da yükselmesinin daha zor olduğunu bulmuşlar. Aslında alınan terfilerin ve kazanılan güvenin daha çok zayıf bağlardan geldiğini görmüşler.


Bence de uzaktan, bir ekran arkasından çalışırken zayıf bağlar kurmak çok zor. Çünkü o minik anlamsız sohbetleri yapmaya yer yok. Zoom toplantılarına bir amaç için giriyorsunuz ve amaç tamamlanır tamamlanmaz çıkıyorsunuz. Sanırım internet ortamında bu zayıf bağları kurmak için çok daha bilinçli davranmak gerekiyor: takvime “sanal kahve” davetleri atmak, 30 dakikalık toplantının ilk 5 dakikasını mutlaka goygoya ayırmak, hayatınızdan bahsetmek, ve çalışma arkadaşlarınızın da hayatını merak edip sormak.


Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda? Zayıf bağların eksikliğini hissediyor musunuz günlük hayatınızda veya iş yerinde? Sanal ortamda zayıf bağ kurmanın yöntemlerini buldunuz mu? Fikirlerinizi bize yazın. 😊~z


Not: Bu makaleyi benimle paylaşan arkadaşım Jessica pandemiden çıkınca Birinci Dünya Savaşı sonrası gelen 1920'ler gibi yüksek enerji bir döneme gireceğimizi düşünüyor. Hadi hayırlısı diyorum. 😄




Image by Paul Weaver

Haftaya pazar e-mail kutunuzdayız!

bottom of page