
Hayırseverliği iyi bir şey olarak bilsek de içime sinmeyen bir tarafı olmuştur hep. O tarafın ne olduğunu Marlene Engelhorn’un hikayesini okurken keşfettim. Avusturyalı Engelhorn, 2020 yılında bir kafede otururken 93 yaşındaki anneannesi öldüğünde multi milyoner olacağını öğrenmiş. Bunu bilgiyi ona aktaran muhasebeci “Bu para sadece harcaman için,” demiş. “Git eğlen.”
Engelhorn, bu habere sevinmek yerine üzülmüş ve toplumdaki yerinden aşırı derece rahatsız hissetmiş. Çocukluğunu Viyena'da bir malikanede geçirdiği için üniversite yaşlarına kadar ne kadar ayrıcalıklı bir dünyası olduğunu anlamayan Engelhorn, ailesinden kalan bu serveti nasıl değerlendirebileceğini araştırırken kendisi gibi daha fazla vergi ödemek isteyen başka zenginler olduğunu keşfetmiş.
Hayırseverliğin (philanthropy) sadece zengin ve fakir arasındaki uçurumu daha da güçlendirdiğini ve multi milyonların nereye ne şekilde harcanması gerektiğine zenginlerin değil, devletlerin karar vermesi gerektiğini söylüyor Engelhorn. Bu yüzden de Orta Avrupa’daki solcu ve daha fazla vergi ödemek isteyen zenginleri bir araya getiren Tax Me Now girişimini kurmuş.
Hikayesini anlatan New York Times makalesinde okuduğuma göre, gelir üzerinden değil de net varlık üzerinden vergi toplayan OECD ülkelerinin sayısı 1990'da 12 iken, bu rakam 2020’de 5’e düşmüş. OECD ülkelerinin büyük bir kısmı aileden kalan servete vergi uyguluyor olmasına rağmen, servet vergisi toplanan verginin sadece %0.5’ini oluşturuyormuş. Çünkü servet vergisi oranları çok düşükmüş, örneğin Hollanda'daki servet vergisi oranı sadece %1.6.
Bunu rakamsal olarak anlamak için şöyle düşünebiliriz: Hollanda’da bir kişinin 10 yıl boyunca çalışarak yılda 100 bin Euro kazandığını düşünelim. Bu Avrupa standartlarında en yüksek gelir seviyelerinde olduğu için, en yüksek gelir vergisi seviyelerine tabii tutulduğunu düşünelim, ve diyelim ki her yıl bu kazancın yaklaşık %55’i sosyal katkılara ve gelir vergisine gidiyor olsun. Yani bu kişinin elinde harcaması için yılda 45 bin Euro kalacak, ve 10 yılda devlete ödediği sosyal katkılar ve vergiler 550 bin Euro olacaktır. On yıl sonra bir anda bu kişiye ailesinden 100 milyon Euro servet kaldığını düşünelim. Bu servet üzerinden ödenen %1.6'lık bir vergi bile sadece 1.6 milyon Euro’luk vergi üretecektir. Kendisine ise harcaması için 98.4 milyon Euro kalacaktır. Bu hesap ile çalışarak elde edilen gelirin %55’inden ödenen vergi ile çalışmadan sadece “doğru” aileye doğarak elde edilen servetin %1’inden ödenen verginin arasında çok da bir fark olmadığı ve bunun da saçma-komik olduğu gayet net belli oluyor.
Merak edip baktım tabii ki: Türkiye’de 3 çeşit servet vergisi var, Veraset (miras) ve İntikal (bir malın koşulsuz el değiştirmesi) Vergisi, Motorlu Taşıtlar Vergisi, ve Emlak Vergisi. Veraset vergisinin üst limiti %10 iken, intikalde vergi oranı %30’a kadar çıkabiliyor. Gözünü sevdiğim sosyal devlet Fransa’da ise servet vergisi %60'lara kadar çıkabiliyormuş. Yani Hollanda'dan daha iyiyiz, ama Fransa olmak için bir fırın ekmek yememiz gerek.
Avusturyalı Engelhorn servetinin %90’ını bağışlayacağını duyurduğu günden beri telefonu susmuyormuş. Fakat Engelhorn bütün hayırseverlik isteklerini geri çeviriyor ve bu fonu bağış olarak değil, sadece devlete vergi olarak vereceğini söylüyormuş. (Avusturya’daki miras vergisi 2008’de yürürlükten çıkarılmış.)
Ben de tabii ki tüm insanların yemek, su, sağlığa kavuşmasını, bilime, eğitime fon bulmaya çalışan tüm vakıfların fon bulabilmesini, herkesin en çok kafasına taktığı sorunlar neyse onlara bağış yapabilmesini istiyorum. Ve öte yandan da, oy veren bir vatandaş olarak, demokratik sistemde karar verdiğimiz yöneticilerin toplanan vergilerle parayı bizim hayatımıza katkı olarak geri sunmasını, birkaç zengin insanın multi milyonları yönetmesine tercih ediyorum.
Peki sizin bu konudaki görüşünüz ne?