top of page

Tavsiye Vermeden Dinlemek

Amerikalı yerli bir haklın şöyle bir sözü var: “Eğer bana yardım etmeye geliyorsan, vaktini harcıyorsun, ama kurtuluşun benimkine bağlı olduğu için geliyorsan, birlikte çalışalım.” ("If you are coming to help me, you are wasting your time, but if you are coming because your liberation is bound up with mine, then let us work together.")


Çok sevdiğim bu söz, bu hafta başka bir kitapta daha karşıma çıktı: The Soul of Money (Paranın Ruhu). Sözün geçtiği bağlam, fakir ülkelere zengin ülkeler tarafından gönderilen finansal veya askeri "yardımların” aslında yerli hakla yardım etmekten ziyade zarar verdiği. Eğer gücünüzü ve kendinize güveninizi toplayıp ülkenizi yeniden inşa etmeye ihtiyacınız varsa, bir zenginin gelip size para ya da asker vermesi uzun vadede size bir fayda sağlamaz, değil mi?


Bu denge bireysel ilişkilerde de aynı aslında. Hepimiz biliriz o duyguyu. Tam bir hikaye ya da durumu anlatıyorsunuzdur, belki daha sözünüz bitmeden, daaan diye bir tavsiye ya da çözüm önerisi konur önünüze. O tavsiye ya da çözümlerin de genelde pek bir yardımı olmaz, hatta bazen daha da sinir eder sizi.


Karşı tarafa tavsiye vermeden dinlemek uzun zamandır pratik ettiğim bir şey. Yardım etmeye çalışmadan, sorunu ya da kişiyi çözmeye çalışmadan dinlemek. Çok da zorlandığım bir pratiktir. Zorlanmamın temelinde 4 şey buluyorum: (1) Sevdiğim insanların acı çekmesine katlanamamak. Onları dinlerken, tüm çözümler bir an önce bulunsun ki çekilen acı sona ersin istiyorum. (2) Egom, yani o sorunu ya da çözümünü bildiğimi zannetmek. Halbuki o bireyin hikayesini hiçbirimiz yaşamadık ve bilmiyoruz, öyle değil mi? (3) Kendi kaynaklarımın az olması. Ben kendime güvenir, rahat, sakin bir yerde değilsem, karşı tarafa da güven, rahatlık ve sakinlik veremiyorum. Öyle anlarda verebildiğim tek şey "analitik beynim" yani sorun çözme becerim, ya da kulaktan dolma bilgiler oluyor. (4) Pratiğimi unutmak. Tavsiye vermek o kadar alışkanlık olmuş ki, bazen bir bakıyorum tavsiye verdiğim cümlenin ortasında ya da sonundayım! 😄


Eğer bu paylaştıklarımın sizde bir yansıması olduysa, ve siz de karşı tarafı tavsiye vermeden dinlemek isterseniz, bu pratiğe şu 5 adımla katılabilirsiniz.


1) Size anlatılanı geri yansıtın. Diyelim ki sevdiğiniz biri işle ilgili zor bir karar aşamasından geçiyor ve çok yorulmuş. Sohbet esnasında size tereddütte kaldığından, emin olamadığından bahsetti. Belirli bir zamana kadar bir karar vermesi gerekiyor. Etrafındaki kişilerden farklı görüşler duymuş, kafası daha da karışmış. Kendinizi bir ayna gibi hayal edin. Karşı tarafa duyduğunuz hikayenin içindeki ana fikir ve duyguları yansıtın, mümkünse soru olarak, ve kendi kelimelerinizi katmadan. “Yorgunsun ve tereddütte kaldın, öyle mi?” “Emin hissetmiyorsun?” “Haftaya çarşambaya kadar karar vermen gerekiyor?” Ayna görevi görür ve duyduklarınızı çarpıtmadan geri yansıtırsanız, sevdiğiniz kişiye ağzından çıkanları duyması için fırsat tanırsınız. Sizin sayenizde kendini ve durumunu daha iyi anlayacaktır.

2) "Neye ihtiyacın var?" diye sorun. Sevdiğinizi dinlerken sizin de bir görüşünüz olabilir. Hatta belki daha önce benzer bir durumdan geçtiniz, bazı hatalar yaptınız, ve bu hataları o kişi yapsın istemiyorsunuz. Ya da sevdiğinizin hayatındaki durum direk sizin hayatınıza da tesir ediyor, sizi direk etkiliyor olabilir. Yine de, hikayenin kahramanı siz değilsiniz, ve karşınızdaki insanının neye ihtiyacını olduğunu bilemezsiniz. Çok kolay ve etkili bir soru olmasına rağmen şunu sormayı çok sık unuturum: “Neye ihtiyacın var?” Sormayı hatırladığımda görüyorum ki genellikle çoğu insan neye ihtiyacı olduğunu gayet net biliyor. Belki o ana kadar kendi ihtiyaçlarını dinlemeyi unutmuş, ve sizin bu sorunuz sayesinde durup ilk defa kendine bu soruyu soracak.

3) Merak edin. Bir şeyi "yapmamaya çalışmak" her zaman için bir şeyi "yapmaya çalışmak"tan daha zordur. Neyi yapmaktan kaçındığınıza odaklanmak yerine, neyi yapmak istediğinize odaklanın, ve merak duygunuza yaslanın: Sonra ne oldu? Sen ne dedin? Ne hissettin? Peki tam şu an aklından neler geçiyor? Neden böyle düşünüyorsun? Bu durumun altında yatan başka neler olabilir? Sizin bu merakınız karşı tarafın derinleşmesine izin verecektir.

4) Sevginizi ifade edin. Çok sevdiğim bir başka söz de şudur: “Yardıma dönüşmeyen sevgi yoktur. - Paul Tillich” (“There is no love which does not become help.”) Zor bir dönemden geçen sevdiğimize en iyi gelecek şey bizim sevgimizdir. Yardım etmeye, çözmeye, tavsiye vermeye odaklanırsak, ters bir etkide bulunabiliriz. “Seni çok seviyorum, sen benzer dönemleri atlattın, bunda da kendin için en doğru kararı vereceğine yüzde yüz eminim, ve neye ihtiyacın varsa söyle, yanındayım” dersek o kişiye verebileceğimiz en büyük yardımı, yani sevgi dolu varlığımızı vermiş oluruz.

5) Kendi sorunlarınızı çözerken ne kadar büyüdüğünüzü hatırlayın. Uzun yıllar sevdiklerimi tavsiye vererek dinledikten sonra anladım ki, tavsiye verdiğimde aslında o kişinin sorunlarını çalıyorum. Ve sorunlar çok değerli, çünkü sorunlar olmadan büyümüyor, gelişmiyor, öğrenmiyoruz. Belki de hayatımızdaki en değerli varlıklar sorunlarımız. Sevdiklerinizin bu değerli varlıklarını çalmak yerine onlara bu hediyeyi yeniden armağan edebilirsiniz. Ve böylece siz de sandalyenize yaslanıp birilerini sevmenin en keyifli yanına odaklanabilirsiniz: hayatlarına tanıklık etmek, sorunlarını nasıl çözdüklerine şahit olmak, ve açılıştaki sözde bahsedildiği gibi, başka kurtuluş örnekleri gördükçe kendi kurtuluşunuza doğru giden yolda güç ve ilham kazanmak.

Tavsiye vermeden dinlemek sizin için de önemli mi? Siz hangi dinleme pratiklerine önem veriyorsunuz? ~Zeynep

Image by Paul Weaver

Haftaya pazar e-mail kutunuzdayız!

bottom of page