Zorba kelimesinin sözlük anlamı ne diye aratınca; gücüne güvenerek zor kullanan, başkalarının hakkını ele geçiren kimse gibi hoş olmayan tanımlarla karşılaşıyor insan. Oysa ki, Nikos Kazancakis’in eseri Zorba’yı okuduğumdan beri bu kelimenin bendeki anlamı oldukça farklı. Mutluluğu ve yaşamı sorguladıkça benim için daha da kıymetli hale gelen “an” kavramını her unuttuğumda bana hatırlatacak bir kahraman Zorba.
Dans etmeyi, güzel yemek yemeyi, içkiden zevk almayı, sevişmeyi ya da müziği Zorba gibi tadabilsek keşke. Aklımızın ya da bize öğretilen doğruların köleliğinden uzaklaşıp bedenimizin sesini daha çok dinleyebilsek. Kimse bize bakıyor mu diye düşünmeden müziğin ritmine kendimizi bırakıp Zorba gibi dans edebilsek. Bazen kendim de o kadar çok “neden, niçin, nasıl” diye düşünüyorum ki, Zorba’nın romanda da eleştirdiği “kağıt faresi” yazara yakınlaşmaktan korkuyorum. Çünkü biliyorum ki, Zorba yanıma gelip “Neden? Neden? İnsan nedensiz bir şey yapamaz mı? Şöyle keyfi için!” diye iç sesime de kızacaktır ve sonuna kadar da haklıdır.

Alexis Zorba çok şey görmüş geçirmiş bir karakter; savaşlar, onlarca kadın, haksızlıklar, türlü türlü mücadeleler… Ama buna rağmen bence onu en iyi tasvir eden cümle “Zorba her şeyi, her gün ilk kez görmektedir” cümlesidir. Çünkü Zorba’nın her anı dolu dolu yaşayabilmesinin sırrı, ondaki etrafına bir bebek gibi merakla ve neşeyle bakabilme sanatıdır.
Doğrusunu söylemem gerekirse, Nobel Edebiyat Ödülü’nü 1 oy farkla kaybeden bir yazarın eserine dair yazmak insanı oldukça tedirgin ediyor.😊 Eserin kendisi, Zorba karakteri, romandaki bazı cümleler / eleştiriler o kadar kuvvetli ki, sayfalarca içerik çıkar. O nedenle naçizane önerim eğer daha Zorba’yı okumadıysanız planınıza ekleyin; içinde benim de roman sayesinde tanıştığım santur enstrümanını (ah Zorba’nın değerli bir mücevher gibi koruyup büyük bir saygı ve şevkle çaldığı santur) barındıran birkaç şarkıyı arka planınızda açın ve o anın keyfini çıkarın. (Hele bir de romanın geçtiği Girit Adası’nı hatırlatabilecek bir deniz kenarında olursanız, ne şanslısınız.)
(Kitabı okumak yerine, 1964 yapımı filme de bir şans verip Anthony Quinn’in mükemmel oyunculuğunu da izleyebilirsiniz. Ama benim önceliğim kitaptan yana olurdu.) ~e
