2021 yılında yaşayıp da, Türk sinema tarihinin kült filmlerinden 1985 yapımı Züğürt Ağa’yı izlerken insanda bir nostalji hissi olmasını bekleyebilirsiniz. Ama ne acıdır ki, film sanki bugün çekilmişcesine güncel. Şu anda Netflix’te de yayınlanan Züğürt Ağa’yı izleyince canım ülkemde 36 yıldır değişmeyen ve pek değişeceğe de benzemeyen birkaç maddeyi kaleme dökmek istedim.
- İnsanların dine ve din insanlarına olan kayıtsız şartsız bağlılığı! Filmde cennetten tapu vaat eden din adamının benzer versiyonları bugün hala aramızda ve yüzlerce insanı kandırmaya devam ediyorlar. (İnsanların inançlarını ve zaaflarını kullanarak menfaat elde etme konusu ne yazık ki, 2-3 satıra sığdırılamayacak kadar derin bir konu olduğu için burada susuyorum.)
-İstanbul’un keşmekeşi! O yıllarda 5.8 milyon olan İstanbul nüfusu bugün 16 milyonu aşmış durumda. Hal böyle olunca dolandırıcısı da, hırsızı da, saygısızı da aynı şekilde şehir sakinlerini bezdirmeye devam ediyor. Züğürt Ağa köyünden İstanbul’a göç edince, film beni her sahnesiyle biraz daha gerdi, ruhum daraldı. Abdest alırken bile ceketi çalınan Şener Şen’in çaresizliğini, arabası çekildiğinde oradan oraya sürüklenmek zorunda kalan şehir insanının buhranını iliklerimde hissettim denebilir.
-Tarımın durumu! O günlerde hasat yok diye köyden kente göç eden, yağmur duasına çıkan çiftçi, bugün sayıca daha da azalmış durumda. Türkiye’nin girdiği ekonomik darboğazın en temel elementlerinden biri de ne yazık ki yanlış uygulanan tarım politikaları ya da daha doğrusu bir tarım politikamız olmayışı. Bu noktada filmi izlerken de sıkça hatrıma düşen, Ali Ekber Yıldırım’ın Üretme Tüket kitabını da şiddetle sizlere tavsiye ederim. Kitap her ne kadar tarım politikasına odaklanmış gibi gözükse de, sizi daha makro düzeyde politika, rekabetçi üstünlük, ekonomi, vizyon gibi konularda düşündürecektir.
- Paranın ve gücün, merhamete ve insanlığa galip gelişi! Filmde Züğürt Ağa’nın marabaları da, karısı da, o güç kaybettikçe ona sırtlarını dönerken, o bile kendinden umudunu kesmişken, ona tek inanan sevgili Kiraz oluyor. Bugün de, güç, mevki, itibar, para için yırtınıp duran insanlarımızın, güzel kalbe verdiği değer çoğunlukla daha az oluyor. Ve belki de bütün problemlerin temelinde bu sorun yatıyor. Çünkü birey bazında değiştirebileceğimiz en önemli konu, nasıl daha iyi bireyler (evlat, anne, baba, yönetici, çalışan, politikacı, …) olabileceğimizken, birçok insan statü, şekil, menfaat, hırs odaklı hayatını sürdürüyor. Halbuki elinizden her şeyinizi aldığınızda, geriye bir tek karakteriniz / kalbiniz kalıyor. Şanslıysanız da, sizi o kalbiniz için seven Kiraz Hanım’lar.
Özetle bir kez daha günümüz Türkiye’sini yeniden tahlil etmek için 2 saatinizi ayırmanızı öneririm. ~e