top of page

Gerçeğe Katlanabilen Gerçek Sevgi


“Günümüzde pek çok insan, ebeveyniyle, çocuklukları ve eğitimleri hakkında açık ve rahat bir konuşma yapmaya özlem duyuyor. Ama bunların çoğu, yaralanma, karşısındakileri yaralama ve aradaki ilişkiyi bozma korkusundan ötürü böyle bir konuşmaya yanaşmıyor.” diyor Alice Miller, Hayat Yolları kitabında. Ve kitabın içerisindeki 7 öyküde, anne-babalarımız ya da diğer sevdiklerimiz ile kendi geçmişimiz ve çocukluğumuz hakkında bu derin, samimi ve yumuşak yüzleşmeleri yaşasak nasıl hissederdik sorusuna öyle güzel cevap veriyor ki…


Psikoloji üzerine yazılan kitapların hep deneme ya da makale biçiminde, didaktik bir tonda yazılmasına alışmışım. Bu kitabı ise elimden bırakamadım. O konuşmaları gerçekten yaşarken, o karakterlerin acılarını içimde hissederken buldum kendimi. Üstelik çocukluk acılarını yetişkinlikte taşımaya devam eden bu karakterlerin hazin öykülerini Miller çok da şefkatli, kabullenici, serin ve umut dolu bir yerden yazmış. Nihan Kaya’nın ve bazı diğer ünlü terapistlerin kitaplarında yer yer hissettiğim o ağır, karanlık sinir fırtınasına girmedim. Kitap sinirlerimi kaldırmak yerine beni yatıştırdı ve iyileştirdi.


Miller, bu 7 akıcı öykünün sonunda bir de toplumda nefretin ve nefret suçlarının nasıl oluştuğu ile ilgili çok çarpıcı gözlemler paylaşmış. Adolf Hitler gibi tüm diktatörlerin ve o diktatörlerin peşine takabildiği binlerce insanın aslında çocukluğunda hor görülen ve hor görüldüğü gerçeğini henüz kabullenmemiş, dolayısıyla da iyileşmemiş yetişkinler olduğunu öne sürmüş. Miller’ın 1980’lerde yazdığı bu kitabın, günümüz Türkiye’sindeki yansımaları da çok ilginç geldi bana. Çocuklara ve kadınlara şiddetin, tacizin, hor görmenin alıp başını gittiği topraklarımızda, nesiller boyu sürmesi gereken bir iyileşme sürecinden bahsediyoruz aslında. Neyseki insan kırılgan ve narin olduğu kadar, güçlü ve iyileşme kapasitesine de sahip bir varlık. Çok sevdiğim öğretmenlerin ve terapistlerin hep dediği gibi, acının olduğu her yerde, iyileşme ve bilgelik de var.


Bunu Alice Miller da çok güzel ifade etmiş:


“Gerçeği aramaktan kaçınarak sevgiyi kurtarmış olmayız. Bu, anne ve babalarımıza duyduğumuz sevgi için de geçerlidir. Bağışlama eğer geçmişte olanların üzerini örtüyorsa, bir yarar sağlamaz. Çünkü sevgi ve kendine ihanet bir arada var olamaz. Suçsuz insanlara yöneltilen nefret, yalandan, kendi geçmişimizdeki acının inkarından doğar. Nefret, kendine ihanete uzanan bağdır, çıkmaz sokaktır. Gerçek sevgi, gerçeğe katlanabilir.” - Alice Miller


Bu kitabı okumak, acıyan yerlerimize, sevdiklerimize ve bu topraklarda büyüyen çocuklara hediye gibi. Üstelik bilgi edinme amaçlı okuduğumuz düz yazılara ara verip, kendinizi birkaç öyküye kaptırmak için de güzel bir fırsat. :)


Gerçeğe katlanma toleransımızın ve acıya sevgiyle yaklaşma becerimizin hep arttığı güzel günlerde buluşmak dileğiyle. ❤️ ~z


Image by Paul Weaver

Haftaya pazar e-mail kutunuzdayız!

bottom of page